Toplumsal çürümenin had safhada olduğu şu günlerde değerlerimize nasıl sahip çıkabiliriz arayışındayız. Değerler de aranır mıymış canım dediğinizi duyar gibiyim.
Ancak ilmek ilmek işlediğimiz değerlerimiz adeta bir erozyona uğradı ve toplum olarak yıpranmış değerler yığının altında kalmak üzereyiz.
Sınırın, kuralların hayatımızdaki rolü ne kadar önemliyse biz de sınır ve kurallardan toplum olarak o derecede uzaklaştık ve olanlar oldu.
Öyle bir an yaşıyoruz ki neden ben bunu yaşadım, bunu hak edecek ne yaptım diyoruz.
Sakince düşündüğümüz zaman yaşadığımız birçok olumsuz durum biz bir şey yaptığımız için değil birilerinin sınır koyamamasından kaynaklandığını görüyoruz.
Özgürlük adı altında herkes herkese istediğini yapabileceğini, istediği gibi konuşabileceğini düşünüyor… Doğrular yanlışlar bir bir yer değiştiriyor. Öyle bir an oluyor ki şaşırıp kalıyorsunuz. Birilerinin siz hiçbir şey yapmadan sizi kaosa sürüklediğinizi görebiliyorsunuz.
Oysaki hepimiz biriciğiz. Her birey saygı duyulmayı hak eder. Her canlı saygı duyulmayı hak eder.
Sokaktaki bir hayvana, ağaca, insana saygı duymak! Çok basit... Çözüm basit ama her şeyi çözümsüzlüğe sürükleyen yine sınırların olmayışı, saygı duyulmaması ile başlıyor…
Hiç birimiz de ölümsüz değiliz. Makam, mevki, zenginlik, statüler hepsi anlamını kaybedecek… Önemli olan değerlerimize bağlı bu dünyadan göç edip gidebilmek.
Ennnn pekiştirecini almak uğruna (ennn güzel, en güçlü gibi gibi) koşturuyor birçok kişi birilerini ezerek… Hırsların esiri olmadan, kibir şapkasını fırlatıp olayları değerlendirmek, hayatı yaşamak gerek.
Hiç birimiz mükemmel değiliz. Hepimizin defoları var. Güçlendirilmesi gereken yönlerimiz olduğu gibi güçlü yönlerimiz de var.
Olduğumuzdan daha başarılı, güçlü, mutlu ya da en en en bitmeyen sıfatlar olarak göstermenin kime ne katkısı var? En temelde sana katkısı nedir? Kendimizi olduğu gibi kabul etmek gerekiyor ve sonrasında önce kendimize sonra tüm canlılara saygı duymayı toplum olarak başardığımızda bambaşka bir manzara bizi bekliyor olacak.
Hiç birimiz mükemmel değiliz evet. Hatalar da yapabiliriz. Ancak yapılan hataların telafisini yapmayı da bilmek gerek. Hatayı yapıp ben yapmadım demek mi yoksa evet bu
konuda hatalıydım özür dilerim demek mi doğrusu? Sizce? Doğru olanı yapmak da yanlış olanı yapmak da bir tercih meselesi. Ama yapılan tercihlerin de saygınlığımızı etkilediğini, bir
başkasının hayatını etkilediğini unutmamak gerek.
Dilerim ki hepimiz aynı hassasiyetleri gözetelim. Daha mutlu, daha huzurlu olmak için saygı sokağında buluşmak üzere…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Seval KADIOĞLU
SAYGI SOKAĞI
Toplumsal çürümenin had safhada olduğu şu günlerde değerlerimize nasıl sahip çıkabiliriz arayışındayız. Değerler de aranır mıymış canım dediğinizi duyar gibiyim.
Ancak ilmek ilmek işlediğimiz değerlerimiz adeta bir erozyona uğradı ve toplum olarak yıpranmış değerler yığının altında kalmak üzereyiz.
Sınırın, kuralların hayatımızdaki rolü ne kadar önemliyse biz de sınır ve kurallardan toplum olarak o derecede uzaklaştık ve olanlar oldu.
Öyle bir an yaşıyoruz ki neden ben bunu yaşadım, bunu hak edecek ne yaptım diyoruz.
Sakince düşündüğümüz zaman yaşadığımız birçok olumsuz durum biz bir şey yaptığımız için değil birilerinin sınır koyamamasından kaynaklandığını görüyoruz.
Özgürlük adı altında herkes herkese istediğini yapabileceğini, istediği gibi konuşabileceğini düşünüyor… Doğrular yanlışlar bir bir yer değiştiriyor. Öyle bir an oluyor ki şaşırıp kalıyorsunuz. Birilerinin siz hiçbir şey yapmadan sizi kaosa sürüklediğinizi görebiliyorsunuz.
Oysaki hepimiz biriciğiz. Her birey saygı duyulmayı hak eder. Her canlı saygı duyulmayı hak eder.
Sokaktaki bir hayvana, ağaca, insana saygı duymak! Çok basit... Çözüm basit ama her şeyi çözümsüzlüğe sürükleyen yine sınırların olmayışı, saygı duyulmaması ile başlıyor…
Hiç birimiz de ölümsüz değiliz. Makam, mevki, zenginlik, statüler hepsi anlamını kaybedecek… Önemli olan değerlerimize bağlı bu dünyadan göç edip gidebilmek.
Ennnn pekiştirecini almak uğruna (ennn güzel, en güçlü gibi gibi) koşturuyor birçok kişi birilerini ezerek… Hırsların esiri olmadan, kibir şapkasını fırlatıp olayları değerlendirmek, hayatı yaşamak gerek.
Hiç birimiz mükemmel değiliz. Hepimizin defoları var. Güçlendirilmesi gereken yönlerimiz olduğu gibi güçlü yönlerimiz de var.
Olduğumuzdan daha başarılı, güçlü, mutlu ya da en en en bitmeyen sıfatlar olarak göstermenin kime ne katkısı var? En temelde sana katkısı nedir? Kendimizi olduğu gibi kabul etmek gerekiyor ve sonrasında önce kendimize sonra tüm canlılara saygı duymayı toplum olarak başardığımızda bambaşka bir manzara bizi bekliyor olacak.
Hiç birimiz mükemmel değiliz evet. Hatalar da yapabiliriz. Ancak yapılan hataların telafisini yapmayı da bilmek gerek. Hatayı yapıp ben yapmadım demek mi yoksa evet bu
konuda hatalıydım özür dilerim demek mi doğrusu? Sizce? Doğru olanı yapmak da yanlış olanı yapmak da bir tercih meselesi. Ama yapılan tercihlerin de saygınlığımızı etkilediğini, bir
başkasının hayatını etkilediğini unutmamak gerek.
Dilerim ki hepimiz aynı hassasiyetleri gözetelim. Daha mutlu, daha huzurlu olmak için saygı sokağında buluşmak üzere…