Mutlu olma ihtimalinin bile elimizden kayıp gidiverdiği bir süreçte içten, ağız dolusu kocaman güldüğümüz, şen kahkahalar attığımız günleri unuttuk sanki.
Sahi en son ne zaman içten güldün?
Peki ne oldu da biz gülmeyi, mutlu olmayı unuttuk?
Etrafımızdaki olumsuzluklara, yaşanan her türlü zorbalığa, hayal kırıklıklarına o kadar takıldık ki, etrafımızda iyi olan şeyleri göremez olduk.
Evet; kötü olan durumlar var, kötü insanlar var, riyakarlık var, ahlaksızlık var, yalancılık var ama sadece onlar değil!
Etrafımızdaki olumsuzluklara takıldıkça sürekli olumsuzluklara maruz kaldığınız oluyor mu? Adeta heyelan oluyor da biz de altında kalıyormuşuz gibi.
Gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatımızda maruz kaldığımız kötülüklerin bizim gönlümüzü, ruhumuzu boğmasına müsaade etmeyip etrafımızdaki güzelliklere duyarsız kalmamayı başarmak gerek.
İyi olan şeylerin sayısı azaldı diye hayıflanmak yerine iyi olan şeylere sıkı sıkıya tutunma zamanı. Bizleriz iyiliği, güzelliği çoğaltacak kişiler.
Ruhları kaos ve kötülükle beslenen insanlara karşı erdemli bir duruş sergileyebilmek adına etrafımızdaki güzelliklere daha çok kıymet vereceğiz.
Nasıl ki, bir tohumu ekince zaman içinde emek verirsin sonuca ulaşırsın; aynı etrafımızdaki kötülüklere karşı güzellikleri çoğaltmak için de emek vereceğiz, zor ama imkânsız değil.
Yazın ilk günleri ile beraber; parlayan güneşin verdiği canlılık, kuşların şakımalarının verdiği huzur, ağaçlıkların verdiği mutluluğu hissederek, rutinimize sıkı sıkı sarılarak bu yolculuğa daha güçlü devam edebiliriz.
Ne dersiniz?
İyiliğin, nezaketin, güzelliklerin artacağı cennet gibi günlere….
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Seval KADIOĞLU
CENNET GİBİ GÜNLERE…
Mutlu olma ihtimalinin bile elimizden kayıp gidiverdiği bir süreçte içten, ağız dolusu kocaman güldüğümüz, şen kahkahalar attığımız günleri unuttuk sanki.
Sahi en son ne zaman içten güldün?
Peki ne oldu da biz gülmeyi, mutlu olmayı unuttuk?
Etrafımızdaki olumsuzluklara, yaşanan her türlü zorbalığa, hayal kırıklıklarına o kadar takıldık ki, etrafımızda iyi olan şeyleri göremez olduk.
Evet; kötü olan durumlar var, kötü insanlar var, riyakarlık var, ahlaksızlık var, yalancılık var ama sadece onlar değil!
Etrafımızdaki olumsuzluklara takıldıkça sürekli olumsuzluklara maruz kaldığınız oluyor mu? Adeta heyelan oluyor da biz de altında kalıyormuşuz gibi.
Gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatımızda maruz kaldığımız kötülüklerin bizim gönlümüzü, ruhumuzu boğmasına müsaade etmeyip etrafımızdaki güzelliklere duyarsız kalmamayı başarmak gerek.
İyi olan şeylerin sayısı azaldı diye hayıflanmak yerine iyi olan şeylere sıkı sıkıya tutunma zamanı. Bizleriz iyiliği, güzelliği çoğaltacak kişiler.
Ruhları kaos ve kötülükle beslenen insanlara karşı erdemli bir duruş sergileyebilmek adına etrafımızdaki güzelliklere daha çok kıymet vereceğiz.
Nasıl ki, bir tohumu ekince zaman içinde emek verirsin sonuca ulaşırsın; aynı etrafımızdaki kötülüklere karşı güzellikleri çoğaltmak için de emek vereceğiz, zor ama imkânsız değil.
Yazın ilk günleri ile beraber; parlayan güneşin verdiği canlılık, kuşların şakımalarının verdiği huzur, ağaçlıkların verdiği mutluluğu hissederek, rutinimize sıkı sıkı sarılarak bu yolculuğa daha güçlü devam edebiliriz.
Ne dersiniz?
İyiliğin, nezaketin, güzelliklerin artacağı cennet gibi günlere….