1 Eylül Uşak'ın kurtuluş günü dolayısıyla yapılan etkinliklerden birisi de Çeçeli Kara Murat'ın mezarının ziyareti. Bu ziyaret dolayısıyla gazeteci İbrahim Ethem Karahan ziyaretin fotoğrafını da paylaşarak yaptığı açıklamada Çeçeli Kara Murat tartışması başlatttı.
İbrahim Ethem Karahan yaptığı açıklamada Çeçeli Kara Murat gerçek bir kahraman mı? Yoksa bir hayal ürünü mü sorusuna cevap arıyor.
Çeçeli Kara Murat ile ilgili olarak tek yazılı kaynağın 1978 yılında yazılmış bir makale olduğunu ifade eden Karahan " Hiç bir askeri kaynakta Çeçeli Kara Murat ile ilgili hiç bir kayıt yok" ifadesini kullanıyor.
İbrahim Ethem Karahan'ın açıklamasının tamamı şu şekilde
"Bugün 1 Eylül, yaşadığımız ve sakini olmaktan büyük gurur duyduğumuz Uşak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü.
Bizim için anlamı çok büyük olan bugünü şehirde farklı etkinliklerle anıyoruz, akla ilk gelen etkinlik de Çeçeli Kara Murat’ın Aşağıkaracahisar köyündeki mezarı başında anılması.
Hep aklıma takılmıştır; Çeçeli Kara Murat kimdir? Onunla ilgili geniş bilgiyi nereden ne nasıl elde ederim diye, bu sene kafaya koydum ve 1 Eylül öncesi bir hayli araştırdım.
Yaptığım araştırmalar sonucunda irkilerek gördüm ki Çeçeli Kara Murat, tamamen hayal ürünü bir kahraman, sonradan oluşmuş bir efsane. Resmi kaynaklar bu sonucu açık ve net bir şekilde ortaya konuyor.
Peki Çeçeli Kara Murat efsanesi ne zaman ne nasıl ortaya çıktı? Uşak’ın düşman işgalinden kurtulduğu 1922 yılından tam 24 yıl sonra 1946 yılında, Eski Uşak Kaymakamı Fikret Karakoyunlu’nun kulaktan duyma yazdığı Türk Maarif Cemiyeti Uşak Lisesi kitabında “Çamsu Köylü Kara Murat ”ismiyle yazdığı hikayeyle…
Halbuki Uşak’ın düşman işgalinden kurtuluşunda kahramanlıkları destanlaşan ve resmi kayıtlara geçen o kadar yiğit insanımız varken hayali bir kahramandan öteye geçemeyen Çeçeli Kara Murat’a ön plana çıkarılması manidardır…
Başlayalım o zaman meramımızı anlatmaya...
HİKAYE ÇOK ZAYIF
Her toplum, kendine özgü kahramanlar yaratarak kendi öz kimliklerini bu kahraman üzerinden inşa etmiş ve tanımlamıştır. Kahramanlar; kutsal değer alanlarında yüksek fedakârlık içeren gerçek hadiselerin abartılı yorumlarla büyütülmesiyle ortaya çıkmıştır.
Türk Milleti Kurtuluş Savaşı sırasında, kadın erkek fark etmeksizin büyük fedakarlıklarda bulunmuş ve büyük bir cesaret göstermiştir. Kurtuluş mücadelesinde pek çok evladını şehit veren Türk Milleti pek çok kahraman çıkarmıştır. Malumunuz Kahramanmaraşlı Sütçü İmam, Gaziantepli Kara Yılan, Gördesli Makbule Hanım akla ilk gelenlerdendir. Kuvayi Milliye Direnişinin merkez şehirlerinden Uşak Kazasında da önümüze konan Kurtuluş Savaşı Kahramanı "Çeçeli Kara Murat “tır.
Çeçeli Kara Murat'ın kahramanlığı hakkında bütün veri yöre halkından ancak birkaç kişiden derlenebilmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın bu safhasından bahseden kaynakları araştırmaya başladığımızda; Çeçeli Kara Murat Efsanesi ’nden bahseden ilk ve tek kaynak Eski Uşak Kaymakamı (1942-44) Fikret Karakoyunlu’nun 3 Temmuz 1978 tarihli Uşak Halk Eğitim Dergisi’nde “Çamsu Köylü Kara Murat ”ismiyle yazdığı makaledir. Zira Fikret Karakoyunlu Bey de bu hikâyeyi yöre halkından duyarak zenginleştirmiştir.
HİKAYE ŞU ŞEKİLDE:
Çeçeli Kara Murat'ın kahramanlığı bu makalede şöyle rivayet edilir ki;
Hey efeler diyarı Uşak hey!.. Ben şimdi senin ebedîleşmiş kahramanlık destanlarından ancak mütevazı bir yaprağı çeviriyorum. Gözlerimin önünde, Arslan yelesi gibi omuzlarını okşayan güzel çıkmaları, güneşten kavrulmuş mor cepkeni, yeryüzünün en asil gururunu taşıyan eğilmez başıyla Kara Murat canlanıyor... Onun bu yakışıklı efe kıyafetinde, eşsiz efe şahsiyetinde yurdun milyonlarca Kara Muratlarını, Mehmetlerini mihraklanmış görüyorum. Bütün bu adlı ve adsız ülke kahramanları şimdi Dumlupınar’da granitleşmiş güneş gözleriyle ebediyete bakan Meçhul Asker abidesinin alnında ve göğsünde yaşıyor. Abideler, Heykeller olmasa da dünya tarihi yeryüzünün en bahadır ve muhteşem kahramanı olarak daima bizim Mehmetçik’i selamlayacaktır: Askerden henüz tebdil havalı dönmüş bir delikanlı tasavvur ediniz. Bu sırada Türk milleti mukadderatının en karanlık ve uğursuz günlerini yaşamaktadır...
Kara Murat Uşak-Gediz arasındaki Kusura yamaçlarına yaslanmış, derin bir ıstırap içinde düşünürken bir aralık gözleri çok uzaklarda askeri yürüyüş koluna takılıp kalıyor... Tertemiz yüreği bunların düşman askeri kuvvetlerine mensup olabileceğine ihtimal vermek istemiyor. İçinde hiç sinmeyen bir ümit meşalesi var sanki... Kol yaklaştıkça Kara Murat’ın sinirleri geriliyor ve nihayet acı hakikatle karşı karşıya gelmiştir... Kara Murat’ı çağırıp, yolu soruyorlar;
- Bizi en kısa yoldan Uşak-Afyon demiryoluna götüreceksin.
Kara Murat yorgun ve hasta ciğerleriyle soluyor. Karşısındaki acı hakikate rağmen içindeki meşale hala sönmemiştir... Titrek ve heyecanlı bir sesle adeta homurdanır gibi şu azimli ve kararlı cevabı veriyor:
- Peki, gidelim...
Bir saat sonra bu askeri kıta Kusura deresinin en sarp, en çıkılmaz ve müdafaaya elverişsiz yerinde bulunuyor. Bu sarp ve çıkılmaz dereye niçin ve hangi maksatla sokulduğunu anlayan kumandanın vahşi bir tavırla bağırdığını işitiyorlar:
- Hain, alçak”
Yine azimli bir cevap, ıstırap dolu ağır bir ses, dünyanın en feragatli ve asil sesi... Kara Murat’ın sesi duyuluyor:
- Namert gavur... İstediğini yap... Bir Kara Murat’la bu millet ölmez... Ben vazifemi yaptım...
Kara Murat’ın hasta ciğerleri, süngülerin namert ucuyla deliniyor... Türk Milleti, istiklal ve şerefi uğruna, kahraman evlatlarından birisini daha bağrına gömüyor... Kara Murat’ın göğsüne Türk Bayrağı gibi yayılan temiz cevherini ve vatan olmak vasfını verirken; tepeleri ele geçirmiş olan Türk kumandanı Kusura deresine sıkışmış olan düşmandan “Teslim” işareti alıyor. Fedai bir Türk çocuğu düşmanı hayatı bahasına ve neticesini bilerek Kusura deresinin çıkılmaz bir yerinde pusuya düşürürken, uzaktan hadiseyi seyreden Hafız adlı diğer bir kahraman da bu haberi Uşak’ın Mıngırab köyünden Halil vasıtasıyla en yakın Türk birliğine ulaştırmıştır. Pek az bir zaman sonra müjdeler biri birini kovalıyor. Bedbaht düşman kumandanı, civanmert hasmının önünde alnını toprağa değdirerek, kılıcını, kürenin en büyük askerine, Mustafa Kemal’e teslim ediyor. Türk milletinin kahraman evlatları makûs giden talihlerini bir kere daha yeniyorlar. Biz bu toprakları, Kara Muratların, Halillerin, Mehmetlerin ölçüye ve akla sığmayan fedakarlıklarına borçluyuz, istiklalimizi onların kanı ve kemikleri üzerinde kurduk. Kara Muratların, Mehmetlerin büyük hatırası önünde takdis ve tazimle eğilerek, yürekten şu hakikati tekrar ediyorum:
-Ne Mutlu Türk’üm Diyene!..”
RESMİ KAYITLARDA NEDEN YOK?
Eski Uşak Kaymakamı Fikret Karakoyunlu Bey’e aktarılan bu hikâye doğru ise Kurtuluş Savaşı’nı birinci elden aktaran resmi kaynaklara yansımış olması gerekmez mi? Bahsedilen bu kaynakların en sağlamları “Harp Cerideleri ”ve Hatıralar olmuştur. Osmanlı Ordusu'nda Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle 11 Nisan 1916’da Tarih-i Harp Şubesi kurulmuş ve ordulardan gelen harp cerideleri şubeye teslim edilmesiyle harp tarihi yazımında kurumsallaşmanın yolunu açılmıştır. Bu sistem Kurtuluş Savaşında da etkin bir şekilde uygulanmıştır. Hemen bir tarama yapmak ihtiyacı hissettim. Ulaştığım sonuçlar şöyle;
- Uşak’ı 1 Eylül 1922 günü Yunan İşgalinden kurtarmak için şehre ilk giren Türk Ordusu 1. Kolordu Komutanı İzzettin Çalışlar Bey’in harp cerideleriyle zenginleştirdiği hatıratında Çeçeli Kara Murat’tan bahsetmiyor.
- Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan Askeri Tarih Belgeleri Dergisi’nin 160 sayılık arşivinde Çeçeli Kara Murat’tan bahsetmiyor.
- Millî Savunma Bakanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı’nın Türk Kurtuluş Savaşı Külliyatında Çeçeli Kara Murat’tan bahsetmiyor.
- Yunan Orduları Başkomutanı Nicolas Trikopis’in yazdığı “Hatıralarım” isimli eserde Çeçeli Kara Murat’tan bahsetmiyor.
- 4. Kolordu Beşinci Kafkas Tümeni Komutanı Kurmay Albay Dadaylı Halit (Akmansü) Bey, hatıralarında Çeçeli Kara Murat’tan bahsetmiyor.
ASIL KAHRAMANLARA HAKSIZLIK ETMİYOR MUYUZ?
Çeçeli Kara Murat hikayesinin gerçekliğinden şüphe etmek olağan mıdır? Çeçeli Kara Murat hikayesinin asılsız ve uydurma olma ihtimali var mıdır?
Olayın geçtiği tarihte yani 1922 yılında 39 yaşında olan Çeçeli Kara Murat’ın cephede olması lazım gelmez mi?
Çeçeli Kara Murat’ın Yunan General’ine;”-Namert gavur... İstediğini yap... Bir Kara Murat’la bu millet ölmez... Ben vazifemi yaptım.” Sözlerini duyup aktaracak kadar olayın yakınında olan kimdir?
17 yaşında henüz 20 günlük evli iken, bütün masraflarını cebinden karşılayarak oluşturduğu 350 kişilik akıncı müfrezesinin başında, Demirci Cephesi’ne giden Paşazade Alaaddin (Tiritoğlu) Bey, Uşak şehrini direnişe ikna etmek için köy köy gezen Uşak Müftüsü İbrahim Kazım Tahtakılıç ve oluşturduğu birliklerle at sırtında Yunanla birçok cephede vuruşan Eşme Müftüsü Hacı Ahmet Nazif Efendi gibi kahramanlıkları belgeli şahitli büyüklerimizin yanında Çeçeli Kara Murat hikayesi çok zayıf kalmıyor mu?"
2009 yılında Uşak belediyesi yayınlarından çıkan Uşak üniversitesi öğrencisi Serhat Bal'ın Çeçeli Kara Murat ile ilgili yüksek lisans tezinde de herhangi bir belge bulunmaması İbrahim Ethem Karahan'ın açıklamalarını destekliyor.